Aşkın doğasında her zaman aşırı uçlar vardır. Bir kişide aşk ve nefret aynı anda bulunabiliyor. Ancak patolojik kişilik olduğunda Aşık olduğu kişiye karşı duygular bir gün içinde bile değişiklik gösterebilir, gündüz severken, akşamına nefret duyulabilir. Yani çizgi o kadar keskin. Tabii bu duygu dalgalanması kişilik yapısı ile ilgili. Bu özellikleri nedeniyle aşık olan kişinin davranışlarını kestirmek çok zordur. Bu tip aşıklar kendisine ait olmayacaksa sevdiklerinin yok olmasını da isteyebilirler. Aşırı sahiplenme eğilimindekiler “Benim olmayacaksa, hiç kimsenin olmasın…” tarzında düşünceye sahiplerdir. Yani ‘Ya benimsin ya toprağın’ mantığı bu şekilde işler. Çünkü aşık olan kişi sevdiğini kendi vücudunun bir parçası, bir uzvu gibi görür. Böyle gördüğü için de ‘Ben ne dersem onu yapmalı’ diye düşünüyor. Bu yüzden aşırı uç davranışları olan âşık kişiden her türlü tehdit beklenebilir. İşi rayından çıkaran şey engellenme. Aşık kimse engellendiğinde uç davranışlar sergileyebiliyor. Eğer bencil bir aşık ise benmerkezci düşünüyor ve davranıyorsa, empati kuramıyorsa, karşı tarafın normal bir ‘Hayır’ cevabını bile tehdit olarak algılayabiliyor. Bu red cevabıyla aşkı birden bire nefrete dönüşebiliyor. Bu tarz aşıklar patolojik vakalardır. Sevdiğine ulaşamayan kişi onu da kendini de öldürecek kadar şiddetli, orantısız tepkiler verebilir. Onun için bu tarz kişilerin aşkları, imkansız, ulaşılamayacak veya devam ettirilemeyecek kişilere karşı olur. Acı, elem, hüzün iç içe geçer. Buna uyuşturucu bağımlılığı eklenirse patoloji artar. Böyle patolojik aşıklar çevrelerine, kendileri veya aşık oldukları kimseye zarar verebileceklerine ilişkin mesaj atarlar, bunu hissettirir ya da haber verirler. Yakın çevrenin bunu ciddiye alması gerekir. Burada klinik tedavi zorunlu hale gelmiştir. İstemsiz olarak da tedaviye başlanabilir. Hasta kliniğe yatırılır. Çünkü beyin sağlıklı karar veremez haldedir. Hisler aklın önüne geçmiştir. Saplantılı aşka kurban giden #helinpalandöken başımız sağolsun !